Kapalı Çarşıda çok çeşnili bir dükkanda gibiyim.
Alacağım ve almak istediğim
Ve almak zorunda olduğum baharatlarla dolu her yer.
Acıyı benim seçmemişim ama istenmiş gibi benden.
Kimyon gibi bir arkadaşımı hayatıma almam gerekiyor çünkü
Güzel bir yemeğin olmazsa olmazı o akşam.
Tuzu, biberi de eksik etmemeliyim çünkü bazı kişiler de
Tuzu biberi bu hayatın.
Turist değilim aslında varolduğum şehirde ama gelin
Turist diyelim.
Dükkan sahibi başka baharatları da öneriyor ama henüz
Bilincim buna açık değil.
Kabul edemiyor. Bilmediğim tatları gönlüm
Çünkü bilmediğim her şey çok korkutuyor beni.
Değirmen lazım diyor bazılarını öğütmek için.
Öğütmek gerekiyor çünkü karabiberleri yemek için.
Ama değirmen gibi öğütüyor bazı aşklar beni
Ona da hayır diyorum.
Hayırdır diyor dükkan sahibi ise.
Farklı tonlardan konuşuyoruz.
Onun derdi sevkiyatla gelecek tonla baharatı.
Benim derdim kendimi sevk ettiğim bir ton acı.
Halbuki sevmesem de lokumcuya girmeliydi kalbim.
Ama bedenim kuyumcuyu tercih etmeyi tercih etti.
Her tercih bir vazgeçiş değildi ama,
Her vazgeçiş bir tercihti benim açımdan.
Ben, ben olmaktan çıktıktan sonra,
Hangisi doğru diye ayırt edemedikten sonra,
Her acı tatlı gelmeye başlar diye çok korkuyorum.
O kadar çok korkuyorum ki yeniden doğamayacağım diye,
Cenin pozisyonunda uykuya dalıyorum.
Belki bir rüyadır, annemin karnına geri dönerim diye.
Acıdan korkmuyorum ama ağzım yansın da istemiyorum.
Bıraksalar önce lokumcuya, sonra kuyumcuya girmek istiyorum,
Kendimle tekrar evlenmek için.
Bu kısmı anlamak zor olabilir sizin için,
Çünkü kalbim benim evim.
Ben, ben olamazsam, baharatçı izin vermezse ve çok fazla acı koyarsa,
Akşamki yemekte kimyon olmayacak, arkadaşın yok yalnız kalacaksın diyince,
Kendimle evlenmem için tek şahidim bir lokum oluyor ikram edilen.
Hayatın ikramlarını geri çevirdiğimden değil,
Zamanı geri çeviremediğimden.
Comments