İki kere ikinin beş olduğunu söylersem buna kimse inanmaz. Çünkü ortada bir gerçek vardır. Ama akıl bazen gerçeklerle çalışmaz. İki kere ikinin beş olduğuna inanmayı seçen birini arar. Çünkü bu sayının dört ya da beş olması hayatlarını etkilemez. Matematikle bir işleri yoktur.
Başka dertleri vardır. Sayılarla ölçülemeyecek şeyleri arar yalnızlıkları.
İki kere ikinin beş olduğuna inanan birini arar gönül. Yalanlarla dolu bir hayat için değil. aradaki bir sayılık fark, çok fark etmeyecektir onlar için. Sevgi dolu bir bakışın maddi bir karşılığı olamaz. Siz altı deseniz de bir anlam ifade etmez. Yedi olsa ne olur. Önemli olan o bakıştaki güzelliktir ve bu güzellik mantıkla ve gerçeklikle ölçülemez.
Hesabındaki parayı matematikle hesaplayabilir insanlar ama hesapsız sevmenin bir karşılığı olamaz. Matematik ve mantık burada romantizme yenik düşer.
Bazılarına göre dönüp baktığında güvenli bir gelecek ve güven dolu bir geçmiş realist bir bakış olabilir. Ama nasıl hatırlanacağımızdır önemli olan.
Sevgi dolu büyük bir kalple, güzel bakışlarla, karşımızdakini iyi hissettirerek mi?
Dört tane papatya topladıktan sonra gidip ‘’sana beş papatya topladım’’ diyince karşıdaki anlamaz mı bu yalanı? Ama derseniz ki beşinci papatya sensin.
Matematiği de yenersiniz, mantığını da. Ve aslında gerçek budur.
Gördükleriniz ve topladıklarınız o formlarıyla ve bilinen terimleriyle gerçek olmayabilir. Ama siz karşınızdakini narin bir papatya olarak görüyorsanız eğer,
Siz beş papatya toplamışsınızdır.
İki kere ikinin beş ettiğine inanan birini bulmak, bu yüzden aramanın en güzel kısmıdır.
Bu yüzden papatyalara iyi bakın. Hem gözünüzle, hem kalbinizle.
Ve iki kere ikinin dört olduğunu kabul etmeyin.
Beşinciyi aramak, dünyanın en güzel çiçeğine rastlamanın potansiyelini içinizde taşımak, tüm bilimleri karşınıza almak, kısaca hayal etmek ama hayata devam etmek, bir yazıda çok güzel kokan bir çiçeğe kavuşmaktır.
İki kere ikinin dört ettiğini biliyorum. Sana ve bana iyi geleceği, kendimizi daha iyi hissettireceğimizi düşündüğüm için de iki kere ikinin beş olduğuna inanıyorum. Bu sayede "Biz"in oluşması da ayrı bir zevk veriyor. Bilmem, inanmama, inanmam da bilmeme engel değildir, benim iradem ve isteğim ile gerçekleşiyorsa. Önemli olan o inanışımın bana ne hissettirdiği ve ne yaşattığıdır. Daha da önemlisi bu hissediş ve yaşamanın beni (ve de Biz'i) ne boyutta üretken kıldığıdır. Hayal edebilme yetisi bu sayede gerçekleşir ve güçlenir. Herşey bir hayalle başlar, hayal edemediği hiç bir şeyi gerçekleştiremez insan. Hayal ile gerçeğin karışımıdır hayat. Unutmamak gerekir ki ince bir çizgi daima vardır. Hayal ile gerçeğin karışımı bireyin kendi kontrolünde ise sanat olur. Hayal ile gerçeğin karışımı bireyin kontrolü dışınd…